Get Adobe Flash player

رسالة اليوم من هدي الرسول

-          حبه صلى الله عليه وسلم للدباء:

عن أنس بن مالك رضي الله عنه أن خياطا دعا رسول الله صلى الله عليه وسلم لطعام صنعه قال أنس:فذهبت  مع رسول الله الى ذلك الطعام فقرب الى رسول الله خبزا ومرقا فيه دباء وقديد فرأيت النبي يتتبع الدباء من حوالي القصعة قال: فلم أزل أحب الدباء من يومئذ.رواه البخاري

(الدباء: القرع العسلي)

البحث

كتاب الرحمة في حياة الرسول

شاهد مكة المكرمة مباشرة

إقرأ مقالا من أكبر كتاب في العالم

إبحث عن محتويات الموقع

ننصحك بقراءة هذا الإصدار

شاهد المدينة المنورة مباشرة

المسجد النبوي _ تصوير ثلاثي الأبعاد

Madina Mosque 3D view

الرئيسية

Peygamber’in elindeki kılıç, insanların boyunlarını vurup
onlaro zorla Müslüman etmek için değildi. Kur’ân bunu
çok açık olarak belirtmektedir. Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Dinde zorlama yoktur.”(204), “İnsanları inanmaya sen mi
zorlayacaksın?”(205), “Sizin dininiz size, benim dinim bana.”(206)
Ancak bu, iç ve dış saldırılar karşısında devletin elleri bağlı
halde duracağı anlamına gelmez. Yüce Allah, mü’minlerin
canlarını savunmalarına, aşırıya kaçmadan veya saldırganlıktan,
uğradıkları haksızlık kadar, haklarını almalarına izin
verdi.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “Size kim saldırırsa, size
saldırdığı gibi siz de ona saldırın (fakat ileri gitmeyin).”(207),
“Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın.”(208),
“Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları öldürün.”
(209)
Bu, İslâm’da savaşın meşru olmasının aslının, canı mu-
(204) Bakara, 256.
(205) Yunus, 99.
(206) Kafirun, 6.
(207) Bakara, 194.
(208) Bakara, 190.
(209) Bakara, 191.
 

144 Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem
hafaza, ümmeti saldırılardan, komplolardan, iç ve dış entrikalardan
korumak için olduğunu açıklamaktadır. İslâm
savaş tarihine baktığımızda, bizim için bu gerçek kesinleşir.
Çünkü Mekke halkının azgınlığı artıp, kendisini öldürmek
için suikast düzenlemelerinden sonra Peygamber sallallâhu
aleyhi ve sellem’i yurdundan çıkarmaya mecbur ettiler. Müslümanlara
ilk saldıranlar onlar olmuştu. Böylece onları, haksız
olarak yurtlarından çıkarmış oldular. Hicretten sonra, Allah,
Hac sûresindeki sözüyle Kureyş müşrikleriyle savaşmalarına
izin verdi. Allah’ın Hac sûresindeki sözü şöyleydi: “Kendilerine
savaş açılan Müslümanlara zulme uğramaları sebebiyle
cihâd için izin verildi. Şüphe yok ki Allah’ın onlara yardım etmeye
gücü yeter. Onlar, haksız yere sırf “Rabbimiz Allah’tır”
demelerinden dolayı yurtlarından çıkarılmış kimselerdir…”(210)
Bu konuda Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem diğer Araplarla
değil, sadece Kureyş’le karşı karşıyaydı.
 

Mekkelilerin dışındaki müşrik Araplar da Müslümanlara
karşı güç birliği oluşturunca, Allah bütün müşriklerle savaşılmasını
emretti: “Allah’a ortak koşanlar sizinle nasıl topyekûn
savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekûn savaşın.”(211)
Böylece cihâd, kitabı olmayan bütün putperestleri kapsıyordu.
Bu, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in şu sözünü
doğruluyordu: “Bana, “la ilâhe illallah” deyinceye kadar, insanlarla
savaşmam emredildi. Eğer insanlar “la ilâhe illallah”
derlerse, benden kanlarını (canlarını) ve mallarını korumuş
olurlar. Ancak (insan öldürmek, ağır suç işlemek gibi) haklar
(210) Hac, 39, 40.
(211) Tevbe, 36.
 

Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz 145 sallallâhu aleyhi ve sellem
müstesnadır. Onların (içlerinde gizlediklerinden dolayı olan)
hesapları Allah’a aittir.”
Müslümanlar, Yahudilerin anlaşmalara ihanet ettiklerini,
yaptıkları savaşlarda müşriklere yardım ettiklerini görünce,
Allah onlarla da savaşılmasını emretti: “Antlaşma yaptığın
bir kavmin hainlik etmesinden korkarsan, sen de antlaşmayı
bozduğunu aynı şekilde onlara bildir. Çünkü Allah hâinleri
sevmez.”(212)
 

İslâm dinine girinceye veya boyun eğerek kendi elleriyle
cizyeyi verinceye kadar onlarla savaşmak gerekir.(213)
Hıristiyanlarla savaşa ilk başlayan da Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem olmadı. Şeyhulislâm İbn Teymiyye rahimehullah
şöyle demiştir: “Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem hiçbir Hiristiyanla
savaşmamıştır. Hudeybiye sulhünden sonra İslâm’a
davet etmek üzere bütün hükümdarlara elçiler göndermiştir.
Kayser’e, Kisra’ya, Mukavkıs’a, Necaşi’ye, doğudaki ve
Şam’daki Arap hükümdarlarına elçiler gönderdi.
Hıristiyanlardan ve başkalarından İslâm’a girenler oldu.
Hristiyanlar Şam’a gidip Maan’da İslâm’a giren bazı büyüklerini
öldürdüler.
Müslümanlarla, önce Hıristiyanlar savaştılar. Kendi aralarından
Müslüman olan kimseleri haksız yere öldürdüler.
Ancak Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, elçilerini, insanları,
zorla değil, gönüllü olarak İslâm’a girmeye davet etmek üzere
gönderdi. Hiç kimseyi, İslâm’a girmeye zorlamadı.(214)
(212) Enfâl, 58.
(213) Nûru’l-Yakîn, s. 84, 85.
(214) Kâidetun Muhtasaratun fî Kıtâli’l-Kuffâri ve Muhâdenetihim, s. 135, 136.
 

146 Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz sallallâhu aleyhi ve sellem
Bundan dolayı Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in düşmanlarla
yaptığı savaş, aşağıdaki esaslara göre oldu.
1- Kureyşli müşriklerin savaşçı kabul edilmeleri. Çünkü
ilk saldıran onlardı. Müslümanlar onlarla savaşma hakkına
sahip oldular.
2- Yahudilerden ne zaman bir hıyânet ve müşriklerin tarafını
tutma görülürse, onlarla savaşılacaktı.
3- Bir Arap kabilesi Müslümanlara saldırırsa veya Kureyş’e
yardım ederse, İslâm dinine girinceye kadar o kabileyle savaşılacaktı.
4- Hıristiyanlar gibi, ehl-i kitaptan bir düşmanlıkla karşılaşan
herkesle İslâm’ı kabul edinceye veya cizye verinceye
kadar savaşılacak.
5- Müslüman olan herkes, kanını ve malını hakkı olarak
korumuştur. İslâm, öncekilerle ilgilenmez.(215)
(215) Bkz.: Nûru’l-Yakîn, s. 85.