Get Adobe Flash player

رسالة اليوم من هدي الرسول

-          علمه بالله:

لقد بلغ (صلى الله عليه وسلم) من علمه بربه إلى حد الارتواء الروحي، ففي صحيح البخاري قال (صلى الله عليه وسلم): بينا أنا نائم أتيت بقدح لبن فشربت حتى إني لأرى الري يخرج في أظفاري، ثم أعطيت فضلي عمر بن الخطاب. قالوا: فما أولته يا رسول الله؟ قال: العلم .

البحث

كتاب الرحمة في حياة الرسول

شاهد مكة المكرمة مباشرة

إقرأ مقالا من أكبر كتاب في العالم

إبحث عن محتويات الموقع

شاهد المدينة المنورة مباشرة

المسجد النبوي _ تصوير ثلاثي الأبعاد

Madina Mosque 3D view

الرئيسية

İslâm, vefa, anlaşma, akid ve sözleşmelere saygı dinidir.
Yüce Allah şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Akitleri yerine getirin.”(218),
“Verdiğiniz sözü yerine getirin, çünkü söz (veren sözünden)
sorumludur.”(219),
“Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi
bozmayanlardır.”(220)
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur.
“Kimin herhangi bir toplulukla arasında bir anlaşma varsa,
süresi sona erinceye kadar ya da antlaşmayı bozmalarına karşı
antlaşmayı bozduğunu onlara bildirinceye kadar, bu bağı
ne yeniden bağlasın, ne de çözsün.”(221)
Museylimetu’l-Kezzâb’ın iki elçisi Rasûlullah sallallâhu
aleyhi ve sellem’e gelip, ona bazı şeyler söyleyince, Rasûlullah
sallallâhu aleyhi ve sellem: “Eğer elçiler öldürülseydi, ikinizin de
(218) Maide, 1.
(219) İsra, 34.
(220) Ra’d, 20.
(221) Ebû Dâvûd, Tirmizî.
 

152 Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
boynunu vururdum” demiştir. Onun uygulamasında, hiçbir
elçi öldürülmemiştir.(222)
Hudeybiye’de gerçekleşen olay, Peygamber sallallâhu aleyhi
ve sellem’in kâfirlere karşı da sözünde durduğunu gösteren
olaylardandır. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in Kureyş’in
elçisi Suheyl b. Amr’la yaptığı anlaşmanın maddeleri arasında
şu vardı: Bu anlaşmanın süresi içinde, Kureyş’ten Peygamber
sallallâhu aleyhi ve sellem’e gelen birisi, Müslüman olsa bile, Kureyşlilere
iade edilecekti. Tam, bu anlaşmanın diğer maddeleri
yazılırken, Suheyl b. Amr’ın oğlu Ebû Cendel, zincire vurulmuş
olarak çıkageldi. O, Mekke’nin aşağı mahallesinden kaçıp kendini
Müslümanların arasına atmıştı. Suheyl şöyle dedi: Muhammed!
 

Bu maddeye göre gelen ilk kişi budur. Onu bana iâde
etmen gerekiyor. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem: “Anlaşma
daha yazılmadı ki!” dedi. Suheyl: Öyleyse seninle asla anlaşmaya
yanaşmam, dedi. Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem: “Onu
bana ver” dedi. Suheyl: Onu sana veremem, dedi. Peygamber
sallallâhu aleyhi ve sellem: “Haydi, yap bunu!” dedi. Ebû Cendel, var
gücüyle bağırmaya başladı: Müslümanlar! Müslüman olarak
geldiğim halde, bana dinimden ötürü işkence yapacak müşriklere
mi iade edileceğim? Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem ona:
“Ebû Cendel! Sabret! Sevabını Allah’tan bekle! Allah sana ve seninle
birlikte olanlara, bir yol ve kurtuluş gösterecektir. Biz bu
insanlarla bir anlaşma yaptık, onlara söz verdik. Onlar da bize
söz verdiler. Şimdi sözümüzden dönemeyiz” dedi.(223) Sakîfli ve
Kureyş’in müttefiki olan Ebû Basîr de kaçıp Peygamber sallallâ-
(222) Ebû Dâvûd.
(223) Buhârî.
 

Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz 153 Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
hu aleyhi ve sellem’e gitti. Kureyş onu istemek için iki adamını gönderdi.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem Hudeybiye anlaşması
gereğince onu iade etti. Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’in
davranışında yapılan anlaşmada görünüşte, Müslümanların
hakkının yenilmesi olsa bile, söz ve anlaşmalara uyma ve saygı
göstermede tam bir vefa vardır.
el-Berâ’nın anlattığı şu olay da, Peygamber sallallâhu aleyhi
ve sellem’in kâfirlere verdiği sözü bile yerine getirdiğini ve vefalı
davrandığını göstermektedir: Peygamber sallallâhu aleyhi ve
sellem umreye niyet edince, Mekke’ye girme izni almaları için
Mekkelilere adam gönderdi. Mekkeliler ona, orada sadece üç
gece kalabileceği, silahını çıkarmadan girebileceği ve Mekkelilerden
hiç kimseyi davet edemeyeceği şartını koştular.
 

Şartları aralarında, Ali b. Ebî Tâlib yazmaya başladı. Şöyle
yazdı: Bunlar, Allah’ın Rasûlü, Muhammed’le Amr’ın oğlu Suheyl
arasında imzalanan anlaşma maddeleridir. Müşrikler: Biz
senin, Allah’ın Rasûlü olduğunu kabul etseydik, senin Kâbe’ye
gitmeni engellemez ve sana bey’at ederdik, fakat sen: “Bu, Abdullah
oğlu Muhammed’in üzerinde anlaştığı maddelerdir”
diye yaz, dedi. Bunun üzerine Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem:
“Vallahi ben, Abdullah’ın oğlu Muhammed’im ve ben vallahi,
Allah’ın Rasûlüyüm” dedi. Ali’ye de: “Rasûlullah ifadesini sil”
dedi. Ali: Vallahi ben “Rasûlullah” ifadesini asla silmem, dedi.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem: “Onu bana göster” dedi. Ali
“Rasûlullah” ifadesini ona gösterdi. Peygamber sallallâhu aleyhi
ve sellem eliyle onu sildi. Ertesi yıl Peygamber sallallâhu aleyhi ve
sellem Mekke’ye girip şart koştukları üç gün geçince, Mekkeliler
 

154 Kırk Oturumda Sevgili Peygamberimiz Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem
Ali’ye geldiler ve: Adamına söyle de, hemen Mekke’den ayrılsın!
dediler. Bunu Ali, Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem’e söyledi.
O da: “Tamam” dedikten sonra ayrıldı.(224)
Anlıyoruz ki Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem, onlarla
yaptığı anlaşmaya sâdık kalmış, üç günden fazla kalmamıştır.
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem vefasızlıktan ve sözünü
yerine getirmemekten sakındırmak üzere şöyle demiştir:
“Kim birisine canı konusunda teminat verir, sonra onu
öldürürse, öldürülen kâfir de olsa, ben öldürenden beriyim
(uzağım).”(225)
 

Yine Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle demiştir:
“Sözlerinde durmayan kimseler arasında mutlaka öldürme
olayı vardır.”(226)
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem vefanın zıttı olan hıyanetten
Allah’a sığınmıştır: “… Hıyanetten sana sığınırım. Çünkü
o, ne kötü sırdaştır.”
Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem vefasızlığı ve sözünde
durmamayı haram kılmış ve bu konuda şöyle demiştir: “Sözünde
durmayan her kişi için kıyâmet gününde, tanınmasını
sağlayan bir alâmet vardır.”(227)
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem kendisinin sözüne ihanet
etmediğini şöyle açıklamıştır: “Ben sözünde durmazlık
etmem.”(228)
(224) Muttefekun aleyh.
(225) Nesâî. el-Elbânî sahîh olduğunu söylemiştir.
(226) el-Hâkim. Müslim’in şartına göre sahîh olduğunu söylemiş; el-Elbânî de sahîh
olduğunu belirtmiştir.
(227) Muttefekun aleyh.
(228) Ahmed, Ebû Dâvûd. el-Elbânî, sahîh olduğunu söylemiştir.